Vampire's Secret RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Vampire's Secret RPG

Vampirlerin Büyülü Dünyasında Alacakaranlığa Hoşgeldiniz.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Crystal Gatés

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Crystal Gatés




Mesaj Sayısı : 1
Para Gücü : 3
Kayıt tarihi : 10/07/10

Bilgiler
Ro Puanı:
Crystal Gatés Left_bar_bleue98/100Crystal Gatés Empty_bar_bleue  (98/100)

Crystal Gatés Empty
MesajKonu: Crystal Gatés   Crystal Gatés EmptyPaz Tem. 11, 2010 3:53 pm

Geçmişteki bir kaç anı kapatır mı kalpteki yarayı ?


Ailemden kalan büyük, eski ve villamsı evimin camından dışarıyı izliyordum. Uzun bir günün ardından hava kararmaya, caddeler ve sokaklar boşalmaya başlamıştı. Bende yine yalnız kalmıştım. Her zaman ki gibi ... Yalnızlık tarifi zor bir duyguydu. Kimine göre tek başına olmak, kimine göre sevgiden yoksunluk, kimine göre ise hiç bulunamayacak gibi kaybolmaktır. Bana göre ise ... Henüz bulmuş değilim tanımını. Hepsinden bir parça var galiba benim hislerimde. Bunun sebebi geçmişimde saklıydı. Şöminenin karşısında duran sallanan sandalyeye oturdum. Her baktığım yerde bir anımın olması gerekiyordu. Ama yoktu. Belki de hatırlanamayacak kadar azdı. Ailemi 10 - 11 yaşlarında kaybetmiştim. Daha doğrusu, karanlık - aydınlık savaşında bir iyilik meraklısı pislik tarafından öldürülmüşlerdi. Hayatta kalan tek bir kişi vardı ailemden. Kardeşim George. Tam bu sırada evin gıcırdayan merdivenlerden aşağı indi. Uzun boyuyla karşımda duruyordu. En nefret ettiğim pijama altını giymişti. Koyu kahverengi kareli sayılabilecek kadar çok sağa - sola ve yukarı - aşağı çizgisi olan. Üstüne her zaman ki gibi bir şey giymemişti. Kaslı vücudunu sergiye açmıştı yine. Hafif bir inceliğe sahip olan ses tonuyla "Seni bugün biraz fazla yalnız bıraktım. Ve yine o düşüncelere dalmana sebep oldum sanırım. - biraz duraksadı - Sakinleştiricilerini aldın değil mi?" dedi. Ah Merlin. Şu korumacı huyu beni deli ediyor. Beş yaşındaki bir çocuktum sanki. İhtiyacım olmadığı halde verilen şu sakinleştiricileri içmek zorundaydım. Ve bunu bana her seferinde hatırlatıyordu. Bir çocuk değil de altmışı aşmış bir bunak olduğumu düşünüyor herhalde. Her şeye rağmen - bu korumacı ve titiz tavrı oluyor bu - o yanımdayken kendimi daha rahat hissediyordum. Ama yalnızlık denen karmaşık duygudan kurtulamıyordum. Her ne kadar o varken rahat hissetsem de o yokken daha rahat düşünebiliyordum. Kafamdan beni üzen duyguları daha rahat boşaltıyordum. Onu başımdan savmak için "George senin bunu bana hatırlatacak yaşa gelmedim henüz. Yani senin başını ağrıtan altmışında bir yaşlı bunak değilim. Şimdi beni yalnız bırakır mısın?" dedim. Pek ikna edici bir konuşma değildi. Başını tamam şeklinde salladı ve ayaklarını isyan edercesine yere çarparak eski gıcırdak merdivenlerden o iğrenç sesi çıkarmayı yine başardı. Bunu yapmak zorundaymış gibi! Biraz müzik dinlemek bana iyi gelebilirdi. Müzik setinin kumandası neredeydi peki? Yukarı kattaki George'a "Müzik setinin kumandası nerde?" diye bağırdım ve cevap olarak koca bir sessizlik aldım. Ses çıkarmadığına göre bir yerlere koymuştu ve kendisi de bulamamıştı. Elimin üzerime giymiş olmak için giydiğim ve yaklaşık bir haftadır hiç üzerimden çıkarmamış olduğum siyah uzun hırkanın cebine attım. Bingo ! Cebimdeydi. Kumandadaki play tuşuna bastım ve Enrique Iglasias'ın Somebody's Me şarkısının müziği çalmaya başladı hafif hafif. Sözleri de hemen dökülüverdi ağzımdan ...

"You, do you remember me?,
Like, I remember you?
Do you spend your life, going back in your mind to that time?,
Cause I, I walk the streets alone,
I hate being on my own, and everyone can see that,
I really fell, and I'm going through hell.
Thinking about you with somebody else. "


Kendime eziyet ediyordum adeta. Ailemin yaşadıklarını düşünerek yaptığım işkence yetmiyormuş gibi elimden kayıp giden eski sevgilim James'ı hatırlayarak daha da işkence yapmıştım. Yaşamım belki de yeniden gözden geçirilmeyi hak ediyordu. O kadar bir hayatım olmamıştı belki de ... Belki de ben fazla abartıyordum ve kendimi bu hallere sokuyordum. Bunun anlamam için koskoca 24 yılı yeniden canlandırmalıydım gözümde ...

Geçmiş ...

25 Haziran'da doğmuşum. Sarı saçlı, ela gözlü sevimli bir bebekmişim. Ve yanımda ayriyeten esmer ve ela gözlü bir erkek çocuğu getirmişim. Gayet güzel bir çocukluk geçirmiştim. Daha doğrusu geçirmekteydim. Mutlu bir ailem ve arada sırada uğraşmaktan zevk aldığım ikiz kardeşim vardı. Sonra ... Bir savaşta ailem hunharca öldürüldüler. Pek hunharca değildi aslında. Tek bir lanetti onları benden ayıran. Aveda Kedavra ... O zaman bir tek ikizim kaldı. Beni hayata bağlayan tek oydu. Anne karnındaki bebeğin yaşamını sağlayan göbek bağı gibi yaşamamı sağlıyor, beni hayata bağlıyordu. Aynı yaşta olmamızın avantajıyla Hogwarts'a başladık. Başarılı iki öğrenciydik. Profesörlerin gözdesi gibiydik. Mezun olduk. Ancak mezun oluncaya kadar pek çok iyilik meraklısı aydınlık tarafta yer alan büyücü bozuntularıyla tartıştık, düello yaptık. Ve ben James ile tanıştım. İkizim George için uzun süreli olmadı hiç. Hep dalga geçmekti amacı. Mezun olduktan sonra ikimiz Dünya çapında bir gezintiye çıktık. Pek uzun sürdüremeden geri döndük. Jamesla çok mutluyduk. Ama bir gün ondan bir daha haber alamadım. Ve şuan burdayım.

Günümüz ...

Ne kadar kısa ve ayrıntısız bakmıştım geçmişime. Yüzleşmekten korktuğum şeyleri atlamıştım hep. James'ın beni neden terk ettiğini, Hogwarts'ta yaşadıklarımı ve pek çok şeyi ... En önemlisi de ailemle geçirdiğim mutlu günlerle yüzleşmek istememiştim. Çünkü bir daha o aile olmayacaktı. O mutluluk bir daha yaşanmayacaktı. Geçirdiğim uykusuz geceler de cabasıydı tabii ... Ben kendimle yüzleşmekten korkuyordum. Bu yüzden yalnızlık duygusuna maruz kalıyordum. Yalnızlığın benim için ne ifade ettiğini bulmuştum sanırım. Yalnızlık benim için; kendisiyle ve geçmişiyle yüzleşemeyenlerin yaşamak zorunda oldukları duygu. Yarın, güne mutlu ve bu sakinleştiricilerden kurtularak başlayacaktım. Ama önce şu eski püskü sallanan sandalyeden kendimi kaldırmam ve rahatça bir uyku çekmem gerekiyordu. Sanırım altmış değil yetmiş yaşlarında biri gibi olmuştum. Her yerim ağrıyordu. Kalkmakta zorlanıyordum. Sanırım spor yapmaya da başlamam lazımdı. Zor da olsa kalktım. Ve odama doğru eskimiş ve yıllara direnen ahşap merdivenlerden çıktım. George'un savaş alanı gibi olan odasının önünden geçerken "Hayat dolu ikizin geri döndü George. Artık ona abilik yapmak zorunda değilsin." dedim. Kafası soru işaretleriyle dolu bir şekilde bana sadece "Efendim?" diyebildi. Yarın uyandığında görecekti. Tüm gece bekleme sabrını göstermeliydi. Benim gibi ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rachell Sjvonka
Vampir
Vampir
Rachell Sjvonka


Mesaj Sayısı : 124
Para Gücü : 151
Kayıt tarihi : 08/07/10
Yaş : 25
Nerden : Saane lağn?

Bilgiler
Ro Puanı:
Crystal Gatés Left_bar_bleue100/100Crystal Gatés Empty_bar_bleue  (100/100)

Crystal Gatés Empty
MesajKonu: Geri: Crystal Gatés   Crystal Gatés EmptyPaz Tem. 11, 2010 3:59 pm

'Jamesla' yerine James ile diyebilirdiniz. Başka imla hatası gözüme çarpmadı. Betimleme ve kurgu gayet iyiydi. Ama aralarda insan biraz sıkılabiliyor.

*Puanınız:98
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Crystal Gatés
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Vampire's Secret RPG :: RPG :: RPG Puanlatma-
Buraya geçin: