Geleli bir kaç dakika olmuştu, sıkıntıdan patlamak üzereydim. içerideki hiç kimse konuşmuyordu. Neden burada toplandığımızı bilen yoktu. Yani, neden toplandığımızı elbette biliyorduk fakat toplantının konusunun ne olduğunu bilmiyorduk. Parmağımı saçıma dolayıp oynamaya başladım, canım sıkılıyordu. Etrafta tanıdık kimse görünmüyordu zaten. Eğer bu toplantının sonucunda boşu boşuna geldiğim hissine kapılırsam ciddi anlamda olay çıkartırdım.
Kendimi yumuşak minderlerden birisine bıraktığım anda kapı açıldı. İçeriye giren öğrenciyi görmek için herkes kapıya baktı. Ne var ki içeriye giren kişinin üzerinde, ait olduğu binanın arması bulunan, siyah bir forma yoktu. "Oha, yok artık." fısıldayarak söylediğim bu kelimeler, içeriye giren kişiyi gördüğümüz anda inen sessizliğin ortasında yankılanıyor gibi çıktı ağzımdan. Yolu karıştırmış olabilirdi, sıradan birisi olsaydı tabii. Kapıyı aralayıp içeriye giren, ellerini sanki hepimize sarılmaya çalışır gibi yana doğru açan ve muhtemelen benim bilmediğim bir sebeptan ötürü gülen kişi büyücüler dünyasının tanınmış simalarındandı. Hayır, büyü bakanı değil elbet. Bakanlık son zamanlarda bir çok şey için sessiz kalıyordu. dediğim gibi içeriye giren baş seherbaz James Dean Caliente idi.
Etrafa bakıp, memnun olmuşçasına bizi selamlayıp kendini tanıttı. Odadaki herkes, yani öğrenci olan herkes, şaşkın şaşkın, ağzı açık ayran budalası gibi bakıyordu adamın suratına, ben dahil. Sanırım çoğu kişi şimdi anlıyordu dünyamızın ne kdar vahim bir durumda olduğunu, karanlık güçlerin tekrar faaliyete geçmesinin şaka olmadığını. Çoğu kişi ilk defa farkediyordu sanırım gerçekte ne gibi bir işin içine girdiğini, korkuyorlardı muhtemelen. Fakat kaçmazlardı, bu odadaki herkes tarihin kendini tekrarlamasını engellemek için kabul etmişti bu örgütün bir parçası olduğunu. Tekrar karanlığa gömülmemek için kendi iradeleriyle seçmişlerdi buraya gelmeyi.
Bizleri tanımak istiyordu belli ki, adımızı ve sınıfımızı sordu. Herkes sırayla söylemeye başladı adını ve sınıfını tabii bende "Serena Eleanor McBılt, Gryffındor altıncı sınıf." herkes adını söylemeyi bitirdiğinde daha dostça bir ifade vardı yüzünde, artık kimlerin yanında olduğunu biliyordu sonuçta. “ Evet… Evet… Artık birbirimizi tanıyoruz. Ben hepinizle tanıştığıma çok memnun oldum. ” Gerginliğin dağılmaya başldaığını hissedebiliyordum. Aslında gerginlik değildi bu, ünlü birisinin, durumun ne kadar vahim olduğunu anlatmak için bizi buraya topladığı gerçeğini sindirmek diyelim. Yüzlerimizdeki şaşkınlık yavaş yavaş kayboluyordu. Biliyordum ki hepimiz, neler söyleyeceğini merak ediyorduk.
Bir kaç adım attı, odanın ortasında onun için belirdiği çokbariz olan koltuğa bıraktı kendisini. Teker teker baktı hepimize ve konuşmaya başladı “ Şimdi sizi burada neden topladığıma gelelim. Bir çoğunuzun tahmin edeceği gibi Hogwarts’a sızmaya çalışın ve en önemlisi de sizlerin aracığılığıyla sızmaya çalışan bazı güçler olduğundan buradayım. Tabii benim bunu size anlatmama gerek yok. Çoğunuza birileri gelip bazı tekliflerde bulunmuştur, ya da bir arkadaşınızın başına gelmiştir böyle bir olay. Burada olduğunuza göre bu teklifleri geri çevirmişsinizdir demektir. Aramızda onlardan biri yok değil mi? ” Ne kadar ciddi olduğunu anlatmak istercesine her birimizin üzerinde dolaştırdı gözlerini, kimseden ses çıkmayınca rahatlayıp eski gülümsemesine kavuştu suratı, bunu sorması ne saçmalıktı ama. Eğer aramızda varsa bile çıkıp söyleyecek hali yoktu ya? Cevap, suyun içine batırılan plastik topun aniden suyun üzerine çıkması gibi belirdi zihnimde, belki bir zihinefendardır, olamaz mı? “ Güzel, ben hainlerden de en az pisliklerden nefret ettiğim kadar nefret ederim çünkü. Eh pisliklerle kimleri kastettiğimi de açıklamama gerek yok herhalde. ” Yoktu tabii ki, herkes biliyordu kimi kastettiğini. Bunu, bahisleri geçince bile suratlarında hayat bulan öfkeden anlayabilirdiniz sonuçta. Tozlu odadan dolayı kendimi tutamayıp hapşırdım, kimsenin dikkatini çekmemiş olsam bile özür dileme ihtiyacı duymuştum. "Ah, pardon. sanırım tozdan." Kimsenin dikkatini çekmediğime emin olunca tekrar kulak kabarttım konuşulanlara.
C.tesi Tem. 10, 2010 8:27 pm
